Türkiye de listede, tüm hayatı kötü etkiliyor! ‘Sıradan alerji’ değil: ‘Kaşıdıkça çoğalır’

Betül Yasemin Kökbek / Milliyet.com.tr – Atopik dermatit, son yıllarda hem çocuklarda hem de yetişkinlerde giderek daha sık rastlanan ve yaşam kalitesini ciddi şekilde düşüren kronik bir cilt hastalığı. Kaşıntı, kızarıklık ve kurulukla kendini gösteren bu rahatsızlık yalnızca cildi etkilemekle kalmıyor, psikolojik yansımalarıyla da günlük hayatı zorlaştırıyor. Çevresel faktörler, stres ve yaşam tarzındaki değişiklikler hastalığın görülme sıklığını her geçen yıl artırıyor. Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Müge Güler Özden, atopik dermatite dair bilinmesi gerekenleri Milliyet.com.tr’ye anlattı.

7’den 70’e her yaşta görülebilen, sadece kaşıntılı bir döküntüden ibaret olmayan, aslında bağışıklık sistemimiz ve genetik özelliklerimizin çevresel etkenlerle etkileşimiyle oluşan ve dönemsel alevlenmelerle seyreden kronik bir hastalık olan atopik dermatit için Prof. Dr. Müge Güler Özden şu açıklamalarda bulundu:

“Bu hastalıkta sürekli devam eden yoğun kaşıntı hissi, ‘kaşıntı-kaşıma döngüsü’nü tetikleyerek belirtileri daha da kötüleştirebilir. Hastalık yalnız cildi etkilemekle kalmaz; anksiyete, depresyon, uyku bozukluğu, okul başarısında düşme, dikkat eksikliği ve odaklanma güçlüğü gibi psikososyal sorunları da beraberinde getirebilir.”

TETİKLEYİCİLERİ SAYMAKLA BİTMİYOR

Peki atopik dermatitin tetikleyicileri nelerdir, günlük yaşantımızdaki hangi durumlar bu hastalığın daha da alevlenmesine sebep olur? Prof. Dr. Özden’e gör  ev tozu akarları, bitki polenleri ve küf sporları gibi aeroalerjenleri içeren kapsamlı bir alerji testi yapmak bilgi verici olabilir. Ancak hastalığın nedeni yalnızca alerjilerle sınırlı değil, temelinde bağışıklık sistemi düzensizliği ve cilt bariyerindeki hasar yatıyor. Prof. Dr. Özden, “Alerjenlerden kaçınmak alevlenme sıklığını azaltabilir ancak hastalığı tamamen ortadan kaldırmaz. Stres hastalığın nedeni değildir diyebiliriz ama vücudun strese verdiği yanıt alevlenmeleri tetikleyebilir veya şiddetlendirebilir. Ayrıca cildi irrite edebilecek parfüm, deterjan, kolonya, boya içeren ürünler gibi dış etkenlerden uzak durmak da yararlı açıklamasında bulundu.

Bu hastalığın yalnızca tek bir nedene bağlı olmadığını ileten Prof. Dr. Özden, hastalığın genetik yatkınlık ile çevresel faktörlerin bir araya gelmesi sonucu ortaya çıktığının altını çizdi. Son yıllarda özellikle sanayileşmiş ülkelerde görülme sıklığının 2-3 kat artmasını çevresel etkilerin ne derece önemli olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Özden,Hava kirliliği, iklim koşulları, deterjan ve sabunlar, parfüm veya boya içeren kozmetik ürünler ve stres gibi unsurlar hastalık ataklarını kolaylaştırabilir. Kısacası atopik dermatit genetik bir zemin üzerine çevresel faktörlerin eklenmesiyle gelişen, hem içsel hem de dışsal dinamiklerin rol oynadığı karmaşık bir hastalıktır ifadelerini kullandı.

ÇOCUKLAR RİSK ALTINDA! İLK SİNYALİ BÖYLE VERİYOR

En sık çocukluk çağında görülen bir hastalık olan atopik dermatitin dünyada çocuklarda görülme oranının yüzde 15-30, yetişkinlerde ise yüzde 2-10 düzeyinde olduğunun altını çizen Prof. Dr. Müge Güler Özden, Türkiye’de yapılan çalışmalarda sıklığının yüzde 7,5 ila yüzde 17 arasında bulunduğunun altını çizdi. Bu durumun atopik dermatitin toplumda oldukça yaygın görüldüğünün bir kanıtı olduğunu ileten uzman isim, hastalığın çoğunlukla bebeklik ve çocukluk döneminde başlasa da bazen erişkinlikte de devam edebildiğin değinerek şu uyarıda bulundu: “Özellikle erişkin başlangıçlı atopik dermatitte toplum bilinci ve farkındalık düzeyi yeterli seviyede değil. Bu nedenle hastalığın erken tanınması, farkındalığın artırılması ve kişilerin uzman hekimlere yönlendirilmesi büyük önem taşıyor.”

Gelelim hastalığın belirtilerine. Genellikle ciltte kuruluk ve kaşıntı ile başlayan atopik dermatitte kaşıntının çoğu zaman en belirgin ve erken bulgu olduğunu ileten Prof. Dr. Özden,Ardından kızarıklık, pullanma, ciltte çatlaklar ve zaman zaman kabarcıklar görülebilir. Belirtiler alevlenme dönemlerinde artar, sakin dönemlerde ise azalabilir. Çocuklarda genellikle yanaklar, saçlı deri, dirsek içi ve diz arkası gibi kıvrım bölgelerinde; erişkinlerde ise boyun, el ve ayaklar gibi alanlarda daha sık ortaya çıkar. Bu bölgelerde tekrarlayan kızarıklık ve sürekli kaşıntı olması erken tanı açısından önemli” diyerek çocukları daha yakından incelemenin önemine değindi.

Ebeveynlerin bebeklerde ve çocuklarda sürekli huzursuzluk, uyku bozukluğu, cildini kaşıma eğilimi görmeleri halinde (yanaklarını yastığa sürtme, kulak arkalarını kaşıma), bu belirtilerin atopik dermatitin ilk sinyalleri olabileceğini bilmeleri gerektiğini ileten Prof. Dr. Özden, “Ciltte geçmeyen kuruluk ve kızarıklık gözlendiğinde bunu ‘sıradan pişik’ ya da ‘geçici alerji’ olarak görmemek gerekir. Erken dönemde dermatoloji uzmanına başvurmak hem doğru tanının konmasını hem de hastalığın ilerlemeden kontrol altına alınmasını kolaylaştırır” dedi.

BAŞKA HASTALIKLARLA KARIŞTIRILIYOR

Cilt hastalıkları söz konusu olduğunda, birçok semptomun benzerlik göstermesi halk arasında yaygın bir yanılgıya yol açabilir. Cildinizde meydana gelen değişiklikleri doğru şekilde gözlemlemek, erken müdahale açısından büyük önem taşır. Bu nedenle, atopik dermatitin diğer cilt hastalıklarından hangi yönleriyle ayrıldığını iyi bilmek gerekir. Bu hastalığı başka cilt hastalıklarıyla karıştırmamak adına Prof. Dr. Özdan, Atopik dermatitin en ayırt edici özelliği, şiddetli kaşıntının ön planda olması ve bu kaşıntının ‘kaşıntı-kaşıma kısır döngüsü’ yaratarak hastalığın seyrini ağırlaştırmasıdır. Hastalık genellikle bebeklikte başlar ve belirli vücut bölgelerinde tipik dağılım gösterir. Ayrıca atopik dermatitin egzama başta olmak üzere bazı diğer dermatolojik hastalıklarla karışma riski vardır. Egzama aslında benzer belirtiler gösteren birçok cilt hastalığını kapsayan genel bir terimdir ve atopik dermatit de egzamanın sık görülen özel bir tipidir. Bunun dışında sedef hastalığı, uyuz, metabolik hastalıklar ya da mantar enfeksiyonları da benzer döküntü ve kaşıntı şikayetleri nedeniyle atopik dermatit ile karıştırılabilir. Bu nedenle doğru tanı için dermatoloji uzmanı değerlendirmesi ve hastalığın klinik seyri son derece önemliuyarılarında bulundu. 

“Atopik dermatiti olan bir çocukta ilerleyen yaşlarda alerjik rinit ve astım geliştirme riski normalden daha yüksektir. Bu durumu tanımlamak için ‘atopik yürüyüş’ anlamına gelen ve bu ilerlemeyi tarif eden ‘atopik marş’ deyimini kullanırız. Bu nedenle atopik dermatiti olan çocukların erken yaşta tanınması, tedavi edilmesi ve gerekli önlemlerin alınması gerekiyor.” – Prof. Dr. Müge Güler Özden

Prof. Dr. Özden, atopik dermatitin nedenlerinden birinin besin alerjisi olabileceğine değinerek, besin alerjilerinin bazı kişilerde şikayetleri artırabileceğini belirtti. Ancak hastalığın temelinde bağışıklık sistemi düzensizliği ve cilt bariyerindeki bozulma yer aldığını vurgulayarak, besin alerjilerinin atopik dermatitin gelişimini tek başına açıklayamayacağını hatırlattı.

BESLENME ŞEKLİ GİDİŞATI NASIL ETKİLER?

Beslenme şeklinin hastalığın seyrinde etkili olabileceğini belirten Prof. Dr. Müge Güler Özden, Bazı gıdalar duyarlı kişilerde atopik dermatit belirtilerini tetikleyebilir. Ancak beslenmeye yönelik özel kısıtlamalar veya diyet değişiklikleri hekim önerisi olmadan yapılmamalı. Probiyotikler ve beslenme düzenlemeleri sadece destekleyici olabilir. Diyet ve probiyotik önerileri atopik dermatit tedavisinin yerine geçmez, tek başına önerilmemeli. Hastanın mutlaka doğru tedavileri aldığına emin olunarak bunlardan destekleyici olarak faydalanılmalı” dedi. Prof. Dr. Özden açıklamalarını tedavi süreci hakkında bilgilendirerek şöyle noktaladı:

“Tedavi seçenekleri konusunda en doğru yaklaşım, hekimin kişiye özel planlama yapması. Hastalar tedavi sürecinde kendi başlarına karar vermemeli, mutlaka dermatoloji uzmanının yönlendirmesine başvurmalı. Günümüzde atopik dermatit kremlerin yanı sıra çok gelişmiş ve hedefe yönelik sistemik tedavilerle tedavi ediliyor. Tedavinin kremlerle sınırlı olduğu dünya artık geride kaldı. Bu açıdan çok büyük gelişmeler yaşandı. Sadece konuda yetkin dermatoloji uzmanı hekimler tarafından önerilebilen bu yeni tedaviler hem hastalarımıza yaşam kalitesinde belirgin artış imkanı sunuyor hem de uzun dönemde güvenlikleri kanıtlanmış olması sayesinde ömür boyu kullanılabiliyor. Hastalığın bilinirliğini ve toplumda bu konuda farkındalığı yaratmak, hastalıkla ilgili belirti ve bulguları tartışıp doğru ve hızlı teşhisi kolaylaştırmak, bu hastalıktan muzdarip kişilerin uzman hekimlere başvurmalarını sağlamak büyük önem taşıyor.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir